Hayatımda yaptığım en güzel gezilerden biri olabilir, aslında güzel olması son anda farkettiğim Oylat Şelalesinden kaynaklanmakta, öyle yada böyle, ben bu güzelliği doyasıya yaşadım ve sizlere aktarıyorum.
Tabi ilk olarak hikayesini anlatacağım yerin nerede olduğundan bahsedelim.Oylat, Bursa – Ankara Yolu üzerinde, Domaniç Tavşanlı yol ayrımında sağa kıvrılarak gidilen yol üzerinde bulunmakta.İnegöl Merkez’den 25 – 26 km mesafe uzaklıkta, öncesinde geçilen köylerden sonra ilk olarak Oylat Mağarası ondan da 5 km mesafe sonrasında Oylat yer almaktadır.
Kısmen yer tarifi yaptıktan sonra gelelim hikayesine, malum Osmanlı bu toprakları almadan önce Bizanslılar vardı, onlardan önce de Romalılar derken uzar gider, zamanın birinde Bizans Tekfurunun bir kızı varmış ve bu kız amansız bir hastalığa yakalanmış, ne yapıp ne ettilerse kız bir türlü iyileşmiyormuş. Tabi, Tekfur’da bu duruma çok üzülüyormuş, hekimler demiş bu kızı ormanda ki bu ılıcaya bırakalım, son olarak şansını denesin, Tekfur’un gözünden de uzaklaşmış olur diyerekten kızı bırakmışlar ve öl yat – yat öl demişler, kız da bu sıcak sularda yıkana yıkana eski sağlığına kavuşmuş ve babasına geri dönmüş, o günden sonra insanlar buraya Ölyat derlermiş…
Hikayesini yukarıda dinlediniz, şimdi de benden izlenimleri dinleyiniz, Oylat‘a gelirken dönemeçli yollardan geçerek geliyorsunuz, ben sonbahar mevsiminde gittim ve resimlerde de görebileceğiniz gibi sanırım son baharın kartpostallık görüntülerini gördüm diyebilirim.Döne döne Oylat‘a geldim.İlk olarak arabayla içeri girdim ve arabayı nereye park etsem diye etrafa bakınıp durdum, sonra geri geldim ve resimlerde görebileceğiniz gibi park yerine gittim ve 5 Türk Lirası otopark ücreti verdim, saatlik falan değil, öyle veriyorsunuz işte.
Arabayı park ettikten sonra, taşlı yoldan ilerlemeye başladım, karşıma bir çeşme çıktı çeşme üzerinde sıcak ve soğuk yazıyordu, hava biraz soğuktu ve bende sıcak çeşmesini açtım ve ılık bir su aktı.Tadı normal bir su tadındaydı, ben çeşmelerden en güzel suyu sanırım Bursa’da Altıparmakta ki sanırım kaymakamlık binası (adını unuttum) önünde ki çeşmeden içtim, gerçekten o tadı unutamıyorum.Neyse çeşmeni arkasında bir bina ve içeri de kaplıca.Otellerde kalmayanların kısacası günübirlik kaplıcadan faydalanmak isteyenlerin gideceği tek yer o bina.Ücreti 5 lira gibi bir şeydi, unuttum şimdi, ben kaplıcaya girmek için gelmemiştim o yüzden bir kapısından arkadaşa bakıp çıktım, içeride bir havuz ve hamam kurnaları var, aynı şekilde bayan tarafı da olmalı.Kısacası Oylat’ta otellerde kalmadan kaplıcalardan faydalanmak istiyorsanız adres burası.
Oylat‘a geldiniz, eğer şort terlik gibi malzemeleriniz yok ise üzülmenize gerek yok, çünkü Oylat’ta her türlü ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz, kısacası Oylat’ta yok yok.Kaplıcaları da geçtikten sonra aslında bir itirafta bulunayım, Oylat bana küçük geldi, bacaklarım da uzun olduğundan bir ileri bir geri gittim baktım gidecek başka yer yok, sordum Oylat hepsi bu mu diye, dediler evet hepsi bu.Oylat‘ta ben üç adet otel saydım, Aşiyan Otel, Çağlayan Otel, Güven Otel.Ücretleri ne kadar bilmiyorum, resimlerde de görebileceğiniz gibi az çok fikir sahibi olabilirsiniz.
Oylat‘ın merkezinde bir park var sol tarafta kalıyor, yapay bir şelalesi var, sonra sağ tarafında bir pazar kuruluyor, her türlü doğal ürünü bulabilirsiniz, köy ekmeğinden tereyağına, arı sütünden balına kadar ne kadar doğal ve bitkisel ürün varsa hepsini bu pazarda bulabilirsiniz.Oylat merkez de diğer bir dikkatimi çeken durum ise eşofmanlı amcaların banklarda oturması.İnsanlar Oylat’a sağlık için tatil için geliyorlar, belki biz gençler için Oylat çok cazip gelmeyebilir ama, yaşlılar ve şifa arayanlar için Oylat bence mükemmel bir yer.Dediğim gibi ufak, şirin, temiz bir yer, resimlerde göreceğiniz gibi ormanlık alan, dere, kaplıca suyu, güzel beslenme daha ne olsun.
Oylat’a çocuklarınızla beraber geldiyseniz, tabi çocuktan kastım, maksimum 12 yaşa kadar, belki onları oyalayacak bir şey olarak sanırım en fazla oyun parkı diye bir yer var, olsa olsa orası oyalar yine resimde de girişini görebilirsiniz, onun haricinde başında velisi olmadan çocuklar için Oylat biraz tehlikeli, hem orman hem dere, çocuklar için tehlikelidir.
Ve geldim Oylat’tan en çok keyif aldığım bölüme, Oylat’ta turlarken, simitçi gence sordum burada başka ne var görebileceğim, dedi şelale var, bende nasıl giderim araba çıkar mı dedim, ne arabası abi, tabana kuvvet, peki dedim nereden gideceğim, şu yolu izle, işte o yol bana uzun zamandır almadığım soluk almaya aldırdı.Resimde görebileceğiniz gibi yol önce parke taşlı yoldan başlıyor, yol boyunca sonbahar’ın dökülen yapraklarının her tonu yerlerde.Sonbahar tüm güzelliği ile önünüzde, bir yandan ormanın mis gibi havası bir yandan derenin sesi, elimde makine ilerliyorum.Oylat merkez de yer alan tabelada Oylat Şelalesine 1 km yazıyordu, yolun başını görünce içimden ne güzel 1 km güzel bir yolculuk yapacağım dedim ama gel gör ki, yol ilerledikçe yol olmaktan çıktı ve derenin kenarından ağaçların altından taşların üzerinden gitmeye başladım.Ve hayatımda uzun zamandır almadığım keyifi aldım.Resimler size bu hislerimi ne kadar anlatır bilemiyorum ama gerçekten serin bir hava, soluklarınızı kesecek yokuşlar, mola vermeden gidemeyeceğiniz bir yol ve bir yol arkadaşı.Bu yazıyı yazarken adını geçirmeden edemeyeceğim bir yol arkadaşından bahsedeceğim.Onunla tanışmamız, yol ayrımında oldu, ordan mı gitsek burdan mı gitsek diye tereddüt ederken beraber başladığımız şelaleyi görme yolculuğu zaman darlığı sebebiyle kendisi yarıda bırakmak zorunda kaldı.Bense tek başıma devam ettim ve bu yazımı ona ithaf ediyorum, Yücel abi bu yazı sizin için 🙂
Gerçekten Oylat Şelalesine giden yol bir hayli yorucu, idmansız iseniz yolda mola vermeden gitmeniz çok zor, zaten yol üzerinde bir kaç bank yapmışlar, oralarda soluklanabiliyorsunuz.Yol üzerinde sizden önce çıkmış olanların geri dönüşlerinde karşılaşabiliyorsunuz onlara daha ne kadar kaldı diyerekten biraz olsun daha dayanma gücü buluyorsunuz 🙂
Bazen eğimli bazen dik bazen yokuş bazen kayaların üzerinden giderek en sonunda Oylat Şelalesi’ne varıyorsunuz, tam yüksekliğini bilmiyorum belki 8 metre, resimlerde göreceksiniz, ama o noktaya varmanın verdiği haz, suların akışında ki gürültü, doğanın güzelliği paha biçilemez.Ben bu güzelliği gördüm ve kendimi dönüşte ödüllendirdim, nasıl mı, tabi ki resimlerde görebileceğiniz gibi derenin kenarında çay ocağı kuran abinin yerinde sıcak bir çay içerek.Muazzam bir havada akan suların sesi altında sıcak bir çay ile soluklanmanın bedeli sadece 1 lira 🙂
Evet, Oylat‘a geldim gördüm ve anlattım, ben hayatımda en güzel keyifli anlarından birini Oylat‘ta yaşadım, aslında bu hazzı doruklara çıkarmanın yolu, önce Oylat Şelalesine çıkmak sonra bütün o yorgunluğu kaplıcada atmak.Bence bu gerçekten paha biçilemez bir zevk olurdu.Hatta sonrasında güzel bir yemek ile kendinizi güzel bir şekilde ödüllendirebilirsiniz.Ben artık sözü fotoğraflara bırakıyorum, umarım siz de bu keyifli Oylat gezimden doğanın harikülade oluşunu tatbik edersiniz.Keyifli tatiller…
2 comments