Tarihi olan ve tarihini koruyan kentler her zaman değer görmüştür, işte onlardan biri de İnegöl.Bu yazımda baştan söyliyeyim, bir dünya resim ve yazı olacak.3 katlı ahşap merdivenleri olan buram buram tarih kokan bir yapıda, İnegöl Kent kimliğini en güzel şekilde yansıtan İnegöl Kent Müzesini sizlere takdim etmekten şeref duyarım.Yarım İnegöl’lü olarak bir nebze katkım olacaksa ne mutlu bizlere…
İnegöl Kent Müzesi 10 Ocak 2009 tarihinde açılmış olup, kuruluşunda Belediye Başkanı, Belediye Meclis Üyeleri, Üniversitelerden Akademisyenler, Araştırmacı – Yazarlar gibi kişilerden oluşan bir komisyon, koordineli bir çalışma sergileyerek, 4 yılık bir çalışma sonucu tamamı İnegöl halkının bağışlarından oluşan 3000 parçalık bir kent müzesi meydana getirmişlerdir.
İnegöl Kent Müzesi bulunduğu konum olarak, İshak Paşa Camisi’nin arkasında tarihi çınarların gölgesinde 3 katlı ahşap bir konakta yer almaktadır.Kapıdan içeriye adımınızı attığınızda sizi ilk olarak eski bir top ve asker karşılayacaktır.Sağda ve solda yer alan merdivenler sizi yönlendirecektir.İlk olarak sağ merdivenlerden başlanan müze yolculuğu, yere çizilen ok işaretleri sayesinde kaybolmadan ve nereye gideceğinizi kolaylıkla gösterir bir şekilde çizilmiş ve sizleri ziyaret ettirmediği hiç bir köşe bucak nokta bırakmadan müze keyfi yapmanızı sağlıyor.
İnegöl Kent Müzesinin zemin katının arka kısmında yer alan sandalyeler ile kafeterya olarak düzenlenmiş ve zemin katta İnegöl halkının yapmış olduğu mesleklerden bir çoğu sergilenmiştir.Resimlerde görebileceğiniz gibi, Mobilyalık ve Ahşap İşçiliği, Terzilik, Semavercilik, Semercilik, Demircilik, Sepetçilik, Saatçilik, Kuyumculuk, Fıçıcılık, Yorgancılık, Bakırcılık, Yemenicilik, Tütüncülük, Berberlik, İnegöl Köftesi, İpek Böcekçiliği gibi kalkın yapmış olduğu meslekler ustalarıyla birlikte kullandıkları aletlere kadar müze içerisinde kendilerine yer alan odalarda sergilenmektedir.Meslek tanıtımları kendi nezdimde son derece faydalı, tarihimi ve geçmiş zanaatları görmek açısından, şimdilerde kaybolmaya yüz tutan yada şehir merkezinden çoook uzaklarda icra edilen sanatları görmek beni son derece mutlu ediyor.
Bu tanıtımda tam olarak 58 adet fotoğraf kullandım ve gerekli gördüğüm yerlerde resimlerin altlarına açıklamaları yapacağım.Her ne kadar sizlere buradan tanıtma fırsatı sunsam da İnegöl Kent Müzesi görülmeye değer ve saatlerce kalınarak o tarihi ruhu içimize çekilmeye layık ender yerlerden biridir.Anne tarafımın İnegöl’lü olması sebebiyle ve küçüklüğümün hatıralarını canlandırması sebebiyle, İnegöl Kent Müzesinin kurulmasında ve şu anda faaliyette bulunmasında yer alan tüm kişilere sonsuz teşekkürlerimi sunarım.Kent mirasına sahip çıktığınız ve gelecek nesillere aktardığınız için sizlere saygım sonsuz.
Resimlere geçebiliriz artık…
Eski evlerde bakır kap kacaklar, güğümler, kapı süsleri, kazanlar, semaverler gibi bir çok kullanım eşyası bakırdan yapılmıştı ve ehil ustalar sayesinde günümüze kadar devam etmiştir.Daha önce İnegöl yazımda bir bakırcı amcadan bahsetmiştim, Yıldırım Amca, tam ismi ile Yıldırım Dizdar, bu fotoğrafta yer alan bakır eşyaların bir çoğunda Eşref Çilek ve Yıldırım Dizdar‘ın katkısı vardır.Eşref Çilek hakkında bilgim yok ama Yıldırım Amca, İshak Paşa Camisinin civarında yer alan Camikebir sokağında dükkanında halen daha faaliyet göstermektedir.Kendisiyle tanışmanızı ve İnegöl tarihi hakkında muazzam hikayelerini dinlemenizi tavsiye ederim.
Zamanının önemli mesleklerinden biri olan demircilik, kent içerisinde sayıları çok azalsa da kırsal da halen daha en geçerli mesleklerden biridir.İnegöl’de zamana yenik düşmemiş son demirci ustaları ise Celal Kartallı ve Selahattin Şendil ustalardır.
Bu resimde İnegöl Köy Evinin mutfağı canlandırılmış ve bu odada yer alan kıyafetlerden, alet edevatlara kadar her şey İnegöllü aileler tarafından bağışlanmıştır.
Tütüncülük, bu resmi çektiğim oda benim için önemli çünkü, Annemin de küçük bir çocukken yardım ettiği, ailesinin tütün ektiğini, tütün tarlasında olan maceraları anlatırdı, ama hayatımda hiç tütün tarlası görmemiş, tütün dizmek, yada diğer işlemlerden bihaber olan ben, bu müze sayesinde şimdi annemi daha iyi anlayabiliyorum.Ve bir zamanlar İnegöl tütün işlerinde oldukça iyiydi.Eski tekel binası falan bir çok hikaye vardı, rahmetli dedem az ekmemiştir…
Bu müze sayesinde gerçekten İnegöl hakkında muazzam bilgilere sahip oluyorsunuz, benim İnegöl tarihi hakkında gidebildiğim ( çok kafa yormadım aslında) en erken tarih Osmanlının kuruluşunda yapılan etkileşim ve fethediliştir.Ondan öncesini pek araştırmamıştım.Ama bu müze sayesinde öğrendim ki İnegöl, Prehistorik dönemden itibaren yerleşime sahne olmuş ve bulunan arkeolojik bulgular en erken M.Ö. 4000 senesini işaret etmektedir.İnegöl İpek Yolu üzerinde yer alması ve askeri ticari ana yollar üzerinde yer alması sebebiyle sık sık istila edilmiş; Pers, Büyük İskender, Bithynia Krallığı, Roma, Bizans egemenliklerine girmiş, şimdi bir otel ismi olan ama Bizans döneminde gelişimini sürdürerek Anglekoma ismini alan özel bir yerdir.
Gelişen dünya ve internet sayesinde şuan doğan neslin kız çocukları bu resimde ki gibi bir çeyize sahip olabilecekler mi açıkçası kuşkuluyum, ama eskiden bu resim de görüldüğü gibi yılların emeği olan çeyiz yapma hazırlığı ve damat evinde sergilemesi, kültürümüzün güzel bir örneğidir ve el sanatlarının yaşaması ve kültürümüzün nesiller boyunca aktarılması açısından son derece önemlidir.Umarım bu kültürümüz bu site ve müze aracılığıyla bir çok kişiye ulaşır ve kültürümüz nesiller boyunca sürer.
İnegöl’de bir kaç adet Höyük bulunmaktadır, bunlar İnegöl Höyük (Cuma Tepe), Palanga Höyük ( Akhisar Köyü içinde), Kurşunlu Höyük, Şibali Höyük, Boğazköy Höyük gibi höyüklerdir.Höyük nedir derseniz, eski bir yerleşim yerinin zamanla üzeri toprakla örtülüp tepe haline gelmiş halidir.Bu resimleri çektiğim günün ertesinde Palanga Höyük civarında çalışma yapıyorduk ve kazı yaparken acaba bir şeye denk gelir miyiz diye içimizden geçirmedik değil hani 🙂
İnegöl Kent Müzesinde yeni açılan bir bölüm daha var, bu bölümde İnegöl’ün kardeş şehirlerinden gelen parçalar sergilenmektedir.İnegöl’ün şuan itibariyle 5 adet kardeş şehri bulunmaktadır bunlar; Macaristan Dunayvaroş, Bosna Hersek Donji Vakuf, Kosova Mitrovica, Gürcistan Rustavi ve en son olarak ta Bulgaristan Novipazar .
İnegöl deyince akla, köfte gelir, Bursa – Ankara karayolu üzerinde yer alan meşhur İnegöl Köftecileri gibi bu işi ilk defa ortaya çıkartan Besler Köftesici de meşhurdur.İnegöl Avm karşısında yeri olan ve eski yeri İshak Paşa camisinin kenarında yer alan Besler Köftecisi, ilk defa İnegöl köftesini yapmakla meşhurdur.
Bu resim 1800’lü yıllarda İnegöl Akbaşlar Köyünde yapılmış bir evin oturma odasının canlandırılmış halidir.Ocağı, dolabı, sedirleri eski Türk evlerini yansıtmaktadır.
İnegöl’de iz bırakanlar yada İnegöl’lü meşhurlar bölümünde, bir çok isim tanıdık gelecektir, Yönetmen Ezel Akay, Erdoğan Demirören’in babası gibi bir çok ünlü isim İnegöl çıkışlıdır.
İnegöl denilince akla hemen gelenlerden bir tanesi de Mobilya sanayisidir.İnegöl geçmiş yıllarda ormancılık alanında Osmanlının yükünü karşılarken sanayileşme ile birlikte ormancılıktan, mobilya sanayisine geçiş olmuştur ve günümüzde 150 ülkeye ihraç edilen bir sanayi ortaya çıkmıştır.
İnegöl, şifalı kaplıcaları ile ünlü Oylat beldesine sahiptir, ileri ki yazılarımız da Oylat hakkında detaylı bilgi bulacaksınız.
Bu ufak kulübe de saat tamiri yapan Emin Semiz için, 1940’lı yıllarda İshak Paşa Camisinin oralarda hizmet verdiğini söylüyorlar, bilmiyorum ama sanki küçükken buna benzer bir şey görmüştüm hayal meyal hatırlıyorum 🙂
İnegöl için önemli Osmanlı Devlet Adamlarından olan İshak Paşa için ayrı bir yazımız olacaktır…
Ertuğrul Gazinin ölümü üzerine 1281 yılında beyliğin başına geçen Osman Gazi, 1284 yılında Ermeni Belinde, Bizansla savaşırken kardeşi Savcı Bey’in oğlu Baykoca’yı kaybeder ve Baykoca Osmanlının ilk şehidi olur.Bu savaştan kısa bir süre sonra Kulaca kalesine saldıran Osman Gazi, kaleyi alır ve bu hamlesi Bizans tekfurları için sıkıntı arz etmektedir.İnegöl Tekfuru, diğer tekfurlarla ittifak kurar ve Osman Gazi bu haberi alınca can yoldaşı Turgut Alp’i İnegöl’ün fethi için görevlendirir.Turgut Alp ise 14 yıl boyunca taktiksel fetihlerle İnegöl’ü Bizanslılara iyice daraltır ve 1299 tarihinde İnegöl’ü fetheder.Bunun üzerine İnegöl ve çevresi yönetimi için Turgut Alp’e verilir ve böylece İnegöl’ün tarihi yazılmış olur.
Yukarıda resimlerde yer alan sanatları detaylı anlatmak bu sitenin asli görevi değil, en azından burada resim olarak göstermek bile bu sanatların insan bilincinde yer etmesi için yeterli.58 adet fotoğraf ve bir o kadar yazı sonrası geldik tanıtımımızın sonuna, bu müze bir kent müzesidir ve her ne kadar İnegöl için yapılmış olsa da, Osmanlının kuruluşu ve sonrasında gelen göçler sebebiyle artık, ortak bir kültür hazinesi görevini görmektedir.
1299 yılından itibaren Osmanlı hakimiyetine giren ve bu zamana kadar kimliğini sürdüren İnegöl, fethedilen toprakların savunulması gereği için sınır bölgelerine Türkmen aileler yerleştirilir ve İnegöl böylece kimliğini yavaşça kazanmaya başlamıştır.Evliya Çelebi zamanında 3 mahalle, 1500’lü yıllarda 4 mahalle olan İnegöl, 93 harbi sonrasında Kafkaslarda ve Balkanlarda yaşayan müslüman nüfusun İnegöl çevresine yerleştirilmesiyle şimdi ki kültürel kimliğini açıklamaya yetecektir.1877-78 Osmanlı Rus savaşı ve 1912 Balkan Harbi sonrası; Boşnak, Gürcü, Çerkez, Abaza, Arnavut kökenli vatandaşların göçleri sonucunda şimdiki kimliğine kavuşmuştur.Sonrasında ise 1951 ve 1989 yıllarında Bulgaristan göçmenlerinin gelmesi ve sanayileşme sonucu doğudan gelmeye başlayan göç ile İnegöl bugün kü etnik kimliğini kazanmıştır.
Sonuç olarak İnegöl Kent Müzesi, 700 yıllık Osmanlı kültürünün mükemmel bir şekilde günümüze taşınması ve eski antik dönemlerin varlığıyla ilk çağları günümüze tanıtan mühim bir kültür merkezidir.Bu yazı sayesinde tanıtımına katkıda bulunmak benim için çok önemli.Herkesin gezmesi ve tarihini öğrenmesi dileğiyle.
Saygılar…
1 comment